6 Ocak 2016 Çarşamba

Yeni doğan bebeğin ilk kesilen saçının ağırlığınca altın, gümüş vermekkonusunda ve bebek saçı ne zaman kesilir konusunda bilgi verir misiniz? Cevap: Bu konuyu Efendimizin hadisleriyle açıklamaya çalışalım. Bir hadisinde Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
“Her çocuk, akika kurbanı ile rehinelenmiştir. Bu kurban, (doğumunun) yedinci günü, onun adına kesilir. (O gün) saçı da tıraş edilir ve çocuğa isim de verilir.” Ebu Davud, Edahi 21, (2837, 2838); Tirmizi, Edahi 23, (1572); Nesai, Akika 5, (7, 166)
Bu hadisten de anladığımız üzere yeni doğan bir çocuğun saçı yedinci gün kesilmelidir. Fakat sünnete en uygun olanı bu olsa da mazeret nedeniyle arada bir gün veya hafta oynayabilir. Mümkün mertebe kendimizi ve çocuklarımızı bu hayırdan mahrum etmemeliyiz. Diğer bir hadiste ise Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Resulullah (sav), Hazreti Hasan (ra) için akika olarak bir koyun kurban etti ve: “Ey Fatıma!” dedi, “Çocuğun başını tıraş ettir ve saçının ağırlığınca gümüş tasadduk et!” Bu tavsiye üzerine Hazreti Fatıma çocuğunun saçı tartar ve ağırlığı bir dirhem veya buna yakın bir şeye denk gelir.Tirmizi, Edahi 20, (1519)

23 Kasım 2015 Pazartesi

Audi
audi-a3

Audi, 1932 senesinde kurulmuş Volkswagen’e bağlı Alman bir otomobil devidir.  24 saat süren Le Mans yarışlarını art arda 4 kez kazanarak sağlamlık ve hız konusundaki başarısını göstermiştir. Firma a3, q7 ve r8 gibi üst sınıf spor arama modelleri ile tanınmaktadır. Ayrıca Audi, dünyanın en teknolojik ve gelişmiş motoruna sahiptir. Fiyat olarak rakiplerine kıyasen ilgili marka daha yüksek rakamlarda satış yapmaktadır. Kaliteli ve sorun çıkarmayan üretimleriyle müşteri memnuniyeti en iyi firma unvanı taşır.
2. Bmw
bmw-logobmw-i8
Gerçek sürüş keyfi sloganını kullanarak 1916 yılında kurulmuş bir Alman otomobil üreticisidir. Aynı zamanda motosiklet ve bisiklet üzerine de faaliyet göstermektedir. BMW ilk zamanlarda uçak motoru üreten bir firma olması itibari ile amblemini buradan almıştır. Logonun mavi kısmı gökyüzünü; beyaz kısmıysa uçak pervanesini temsil etmektedir. Satış başarılarını spor modellerin üretimi ile beraber yakalamış ve daha çok bu alana yönelmişlerdir. BMW i8 ve x5 marka modelli araçlar büyük bir hayran kitlesini oluşturmuştur.
3. Mercedes-Benz
mercedes-benzdummy desc.
Mercedes, merkezi Almanya’da – 1926’dan beri uluslararası hizmetveren bir  otomotiv markasıdır. Mercedes İspanya’da kız çocuklarında sıkça kullanılan bir isimdir.  Amblemdeki yıldızın hikayesi kurucusunun karada, suda ve havada sürülebilen motor geliştirme arzusundan gelmektedir. Her hüzme bu elementleri simgelemekle beraber her biri 120 dereceli açılar ile tek bir merkezden çıkmaktadır. Vito ve AMG isimli modeller markanın en çok satılanları arasındadır. Ülkemizde bazı kesimlerce merso olarak kısaltılmaktadır.
4. Volvo
volvo-logo-amblem-2015
Volvo, Ford Gruba geçtikten sonra Audi, BMW ve Mercedes’e ilk kez ciddi rakip olarak gösterilmiştir. Latincede yuvarlanıyorum anlamına gelen Volvo, 1927 yılında İsveç’te kurulmuştur. Renault %20 ile şirketin en büyük hissesine sahiptir.
5. Toyota
toyota
Dünyanın en büyük otomobil firmalarından olan Toyota, Japon (1937) üretimidir.
6. Ferrari
ferrari_logoferrari-kirmizi
İtalya kökenli lüks spor otomobil üreticisi. Hisselerinin %90’lık kısmı Fiat firmasına aittir. Formula1 yarışlarında en çok şampiyonluk gören markadır. Hız odaklı üretilen araçları genel olarak yarışta kullanım amaçlıdır. Kuruluş hikayesinin etkileyici olması kullanan kişilerin daha da sempati duymasını sağlamıştır.
7. Lamborghini
İsmini kurucusunun soyismiden alan İtalyan otomobil markası. Ferrari ile hız bakımından sıkça karşılaştırılmaktadır. Ferrari’nin Acer sponsorluğundan etkilenen Lamborghini, Asus ile ortak laptop çıkarmaya başlamıştır. Türkiye satışlarını Doğuş Holding üstlenmekte.
8. Porsche
Porsche
Porşe diye okunan Alman üretimli spor araba markası. Firma yetkilileri isminin Porş diye okunmasından büyük rahatsızlık duymaktadır. (Wikipedia)
Volkswagen hissesinin büyük bir bölümünü satın almıştır.
Daha çok estetik açıdan şık tasarımlara sahip araçlar üretmektedir. Ünlü futbolcu C.Ronaldo ‘ nun son tercih ettiği aracı olmuştur.
9. Ford
Dünyanın ilk otomobil üreticisi olan Ford, ABD merkezlidir. 1903 yılında Henry Ford tarafından kurulmuştur. Ford Focus ve Fiesta çok tercih edilen üretimleridir. Araçlarında dizel motor kullanan Ford kuruluş yıllarının başlarında sadece siyah renk araba üretimi yapmıştır. Seri üretimleriyle beraber düşük bütçe ile araç satın alınabilir formata girmişlerdir.
10. Volkswagen
Almancada Halkın Arabası anlamına gelmektedir. “Biz daha iyisini yapana kadar en iyisi bu” sloganı ilk defa reklamlarında kullanılmış ve herkes tarafından bilinir bir söz olmuştur. Yazılı konuşmada vw olarak kısaltılabilmektedir. Vosvos, Skoda ve Golf isimli modelleri yüksek satış rakamlarına ulaşmayı başarmıştır. İlk defa Hitler emri ile üretilen Volkswagen, Türkiye’de Doğuş Grup bünyesindedir. Bugatti isimli  yüksek performanslı otomobiller üreten marka da ilgili şirkete bağlıdır.
 
 Bu içeriği yazdırmak için tıklayın...  Yazı tipini küçültmek için tıklayın.  Yazı tipini büyütmek için tıklayın.

BÖLÜM: İNSAN HAKLARI KAVRAMI

A. İnsan Hakları Nedir?

İnsan Hakları, insanı insan yapan ve insanın sırf insan olarak herhangi bir şarta veya statüye bağlı olmadan doğuştan sahip olduğu dokunulmaz, vazgeçilmez, üstün nitelikli ahlaki değerlerdir. Bu haklar;
•          İnsanın değerini ve onurunu korur.
•          İnsanın, “insanca” yaşaması için gerekli, zorunlu koşulları ifade eder.
•          İnsanın insan olmaktan kaynaklanan gereksinimlerini karşılamaya yönelik, maddi ve manevi varlığını korumayı, geliştirmeyi hedef edinen en temel değerlerdir.
İnsan haklarının kaynağı, “insan doğası” ve bu doğanın özünde varolan “insan onurudur”. Tüm insanlar, insan olmanın gereği olarak, bu haklara din, dil, ırk, cinsiyet, toplumsal köken, ulusal aidiyet vb. hiçbir ayırım gözetilmeksizin “eşit” bir şekilde sahiptirler. Yani, insan hakları “evrenseldir”; zamandan, mekandan, ekonomiden ve kültürden bağımsız olarak insanın varoluşuyla birlikte vardır.
Bir başka açıdan, insan haklarını insan onurundan kaynaklanan siyasi talepler olarak da ifade etmek mümkündür. Çünkü insan hakları bireyin bilhassa devlet karşısında ileri sürdüğü ve ondan ihlal etmemesini istediği haklardır. Buna göre, devletin varlık nedeni, bireyin doğuştan sahip olduğu temel hak ve özgürlükleri güvenceye almaktır. Devlet, toplumu oluşturan bireylerin bu maksatla kurdukları bir siyasal örgütlenmenin adıdır. Bu anlamda, devletin biri negatif, diğeri de pozitif olmak üzere iki tür yükümlülüğü bulunmaktadır. Devletin negatif yükümlülüğü, onun özellikle güç kullanan aygıtlarıyla bireylerin hak ve özgürlüklerini ihlal etmemesini ifade eder. Sözgelimi, işkence yasağının ihlali devletin negatif yükümlülüğünün yerine getirilmediğini gösterir. Diğer yandan, devlet sadece insan haklarını ihlal etmemekle değil, bu ihlalleri önlemekle ve insanın insanca yaşaması, maddi ve manevi varlığını geliştirmesi için her türlü tedbiri de alması gerekir. Bu bağlamda, örneğin, yetkililerin patlaması muhtemel bir çöplüğün etrafındaki yapılaşmaya izin vermesi, devletin yaşama hakkını koruma noktasındaki pozitif yükümlüğünü yerine getirmediğini göstermektedir.
İnsan haklarının neler olduğu, neleri kapsayıp kapsamadığı siyasal/ideolojik/felsefi tutum ve tercihlere göre farklılık gösterebilirse de bu konuda günümüzde özellikle uluslar arası standart oluşturma sürecinde belli bir uzlaşıya varılmış olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bugün başta BM insan Hakları Evrensel Bildirgesi(1948), BM İkiz sözleşmeleri (Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi (1976); Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi (1976)  olmak üzere gerek BM ve gerekse Bölgesel düzeyde kabul edilen birçok belge ve sözleşmeyle ortak bir insan hakları hukukunun oluştuğu ve bu hukuk içerisinde artık sadece “klasik”(birinci kuşak) haklar olarak bilinen medeni ve siyasal haklar değil aynı zamanda “ikinci kuşak” haklar olarak bilinen ekonomik, sosyal ve kültürel haklar ile “üçüncü kuşak” (dayanışma) olarak bilinen çevre hakkı, kalkınma hakkı, barış hakkı gibi hakların da insan haklarının ayrılmaz bir parçası olduğu ve bu hakların bir bütün olarak insan onuru ve insanca bir “varoluş” un vazgeçilmez ve bölünmez bir parçası olduğu genel kabul gören bir görüştür. Başka bir ifadeyle, tüm kuşak hakları insanca bir yaşam sürdürebilmek için gerekli olan haklardır. Birbirine bağımlı olan bu haklardan birinin yokluğu diğerlerini de olumsuz etkiler. Her biri insanın temel bir gereksinimini karşılamaya yönelik olan insan hakları bir bütün olarak “insanı insan yapan özelliklerin toplamı, insanca bir yaşamın asgari koşullarıdır” .
Ayrıntıya gitmeden  ifade etmek gerekirse Klasik (Birinci Kuşak) Haklar bireyleri devlete ve topluma karşı koruyan, bireylere, kendilerini özgürce gerçekleştirebilecekleri özel, dokunulmaz alanlar sağlayan ve bireylerin devlet yönetimine katılmalarını güvence altına alan haklardır. Klasik Haklar, bir başka ifadeyle, özünde bireyin maddi ve manevi bütünlüğünü koruyan, özgürlüğünü güvence altına alan ve bireyi devletin keyfi yönetimine karşı koruyan hakları ifade eder. Asıl amacı birey karşısında devletin gücünü sınırlandırmayı sağlamak olan klasik haklara devletin müdahale etmeme, yani karışmama yükümlülüğü vardır.

Klasik Hakların başlıcaları şunlardır:

•          Yaşama Hakkı ve Kişi dokunulmazlığı
•          İşkence ve Kötü Muamele Yasağı
•          Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği
•          Düşünce ve İfade Özgürlüğü
•          Din ve Vicdan Özgürlüğü
•          Özel hayatın Gizliliği Hakkı
•          Adil Yargılanma Hakkı
•          Mülkiyet Hakkı
•          Ayırımcılık Yasağı
•          Toplantı ve Gösteri yürüyüşü hakkı
•          Dernek Kurma Hakkı
•          Çalışma Özgürlüğü
•          Dilekçe Hakkı
•          Seçme ve Seçilme Hakkı
•          Kamu hizmetlerine girme hakkı
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar ya da “İkinci Kuşak” Haklar, istihdam, eğitim, sağlık gibi insan gelişimi için gerekli olan koşulların veya “ insani olanakların geliştirebilmesini sağlayan ön koşullara” yönelik haklardır. Başka bir ifadeyle, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar bireyi toplumsal risklere karşı koruyan, insanca yaşamak için yeterli bir yaşam düzeyini güvence altına alan ve Klasik Haklardan gerçekten yararlanabilmelerine imkan tanıyan ve bu amaçla bireyin devletten ve toplumdan gerçekleştirmelerini talep edebilecekleri haklardır. Bu hakların büyük bir çoğunluğu, Klasik Haklardan farklı olarak, önemli ölçüde devlete bir hizmet sunma görevi veren ve bu nedenle devletin aktif müdahalesini gerektiren ve gerçekleştirilmeleri büyük ölçüde mali kaynakların kullanılmasına bağlı olan haklardır. Bununla birlikte,  Klasik Haklarla Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar arasındaki ayrım, çok da katı bir şekilde yorumlanmamalıdır. Devletleri belirli hareketlerden kaçınmaya yükümlü kılan klasik haklar olduğu gibi belli bir güvence yükümlülüğü ve bu nedenle büyük mali kaynaklar gerektiren klasik haklar da vardır. Ayrıca özellikle belirtmek gerekir ki Klasik Hakların gerçekten özellikle de üçüncü kişilerden yani toplumdan gelen müdahalelere karşı korunabilmesi devletler tarafından büyük yatırımlar yapılmasını ve bu anlamda büyük mali olanakların kullanılmasını gerektirmektedir. Örneğin adil yargılanma hakkı, iyi eğitimli yargıçları, savcıları, savunma avukatlarını, polis memurlarını, yeterli cezaevlerini ve diğer tesisleri gerektirmektedir. Benzer şekilde Siyasal Hakların vazgeçilmez kullanımını ifade eden seçimler de yüksek harcamalar gerektiren bir diğer örnek olarak zikredilebilir.
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Hakların belli başlıları şunlardır:

•          Çalışma Hakkı
•          Sosyal Güvenlik Hakkı
•          Sendika Kurma Hakkı
•          Toplu Sözleşme ve Grev Hakkı
•          Yeterli Yaşama Düzeyi Hakkı (Beslenme, Konut )
•          Eğitim Hakkı
•          Sağlık Hakkı
•          Kültürel Yaşama Katılabilme hakkı
2. Dünya savaşından sonra gelişen, özellikle, çevre kirliliği, nükleer silahların yarattığı savaş tehlikesi, bölgeler arasında gelişme farklılığı gibi nedenlerin ortaya çıkardığı ve Barış Hakkı, Çevre Hakkı, Gelişme Hakkı, İnsanlığın Ortak Mirasından Yararlanma Hakkı gibi haklardan oluşan “Üçüncü Kuşak” ya da “Dayanışma Hakları”, bireysel yönleri olmakla birlikte bu haklar, daha ziyade diğer hakların gerçekleştirilebilmesinin daha genel koşullarını ifade ederler. Gerçekleştirilebilmeleri için kişilerin, kurumların, devletin ve hatta uluslar arası camianın ortak işbirliği ve dayanışması gerekir. Özgür olmaktan daha ziyade kişi ve grupların ortak dayanışmasını gerektirir. Mesela, Çevre Hakkına ilişkin olarak, çevreye zarar verilmemesi, çevreye zarar verenlerin engellenmesi gerekir. Bu ise devletle birlikte diğer kişi ve kuruluşların ortak çabasını sorumluluğunu gerektirir .
İnsan haklarına ilişkin belirtilmesi gereken önemli bir husus, bu hakların statik olmayıp dinamik bir karaktere sahip olduğu; siyasal, ekonomik, toplumsal ve özellikle de teknolojik hayattaki gelişmelere paralel olarak bu hakların sayı ve niteliğinde da bazı değişikliklerin söz konusu olabileceği, şu anda öngörülemeyen yeni bazı hakların veya hak kategorilerin insan hakkı olarak tanımlanabileceğidir. İnsan değeri veya insan onuru gibi soyut kavramlar ifade ettiği evrensel unsurlarla birlikte içinde bulunulan koşullarla sürekli bir etkileşim içerisinde tanımlanmalı ve insanca bir yaşam için zorunlu olan tüm unsurları içermelidir. Nihayetinde değişen koşullar insanlar için yepyeni zorluk ve tehlikeler içerebilmekte ve insan varlığına ve insanca bir yaşama yönelik ciddi tehditler oluşturabilmektedir. İnsani bir varoluş ve onurlu bir yaşam için gerekli tüm koşulları ifade eden insan hakları kavramının da, bu yeni durum, yeni tehditler karşısında, insanlara asgari düzeyde yeni güvenceler içerecek şekilde tanımlanması ve kapsamının genişletilmesi kuşkusuz bir zorunluluk olacaktır.

B. Dünyada İnsan Haklarının Gelişimi

İnsan haklarının doğuşu eski tarihlere dayanır. Ancak bu hakların bir kavram olarak şekillenmesi 18. yüzyılda başlamıştır. İnsan hakları düşüncesinin 1215’de İngiltere’de ilan edilen İngiliz Büyük Şartı (Magna Charta Libertatum) ile başladığı kabul edilmektedir. Bu Şart ile kişinin can ve mal güvenliğine sahip olduğu belirtilerek, kralın keyfi uygulamalarına son verilmiştir.
Diğer taraftan 10 Aralık 1948’de ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi günümüzün Magna Charta’sı olarak kabul edilmektedir. Ayrıca bu tarihten önce benzeri beyannamelerin de ilan edildiği bilinmektedir. 1776 Virginia İnsan Hakları Beyannamesi veya Amerikan Bağımsızlık Beyannamesi, 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi bunlara örnek olarak verilebilir. Bu beyannamelere göre insanlar doğal olarak özgür ve bağımsızdırlar, doğuştan vazgeçemeyecekleri ve devredemeyecekleri bazı haklara sahiptirler. İnsanların yaşama hakkı ve özgürlüğü vardır. Mülkiyet hakkına sahiptirler. Devletin bu hak ve özgürlükleri güvence altına almak ve bunları gerçekleştirilmesine elverişli ortamı hazırlamak gibi görevleri vardır. İnsan haysiyeti ve yaşama hakkı bütün bu hak ve özgürlüklerin temelini oluşturur.
Özellikle İkinci Dünya Savaşının yıkıcılığı ve yakıcılığından sonra kurulan uluslararası  düzende insan haklarının korunması temel kaygı haline gelmiştir. Bu, bir anlamda insan hakları hukuku tarihinde “devrim” niteliğinde bir gelişmedir. Zira tarihte ilk kez devletlerin vatandaşlarına yönelik davranışları sadece onların iç meselesi olmaktan çıkmıştır. “Ben devletim, vatandaşıma dilediğimi yaparım” anlayışı, uluslarüstü organların kurulmasıyla birlikte tarihe karışmıştır. Bu organlara öncülük yapan belge, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’dir. Bunu, insan haklarını bölgesel ve evrensel düzeyde korumayı amaçlayan sözleşmeler izlemiştir. Avrupa Konseyi bünyesinde hazırlanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler bünyesinde hazırlanan ve “İkiz Sözleşmeler” olarak da bilinen Sivil ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ile Sosyal ve Ekonomik Haklar Sözleşmesi, bunların en iyi bilinenleri arasındadır.
Bunların dışında, işkenceyle, ırkçılık ve her türlü ayrımcılıkla mücadele eden, kadın ve çocuklar gibi özel toplumsal kesimleri korumayı amaçlayan çok sayıda uluslar arası sözleşme imzalanmıştır. Bilhassa Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin kurduğu denetim mekanizması insan haklarının ulusalüstü düzlemde ne kadar etkili bir şekilde korunabileceğinin güzel bir örneğini vermiştir. Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları, taraf devletlerin insan hakları mevzuatının ve uygulamasının geliştirilmesine önemli ölçüde katkılar yapmıştır.

C. Temel Hak ve Özgürlüklerin Sınırlandırılmasının Sınırları

Modern devlet/kamu hizmeti yaklaşımında devletin görev ve sorumluluğu, insan haklarının hukuksal ve kurumsal yollarla güvence altına alınmasıdır. Bu sorumluluk genel olarak Anayasa düzeyinde açıkça düzenlenmiştir.
Diğer yandan İnsan Haklarının, bireyin unsuru olduğu sosyal toplumun gerektirdiği bazı hallerde sınırlandırılabileceği gerek teoride gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dahil yargı içtihatları ile ulusal ve uluslararası düzenlemelerde genel kabul gören bir husustur. Örneğin karantinaya alınan bir bölgeye giden bir kişinin seyahat özgürlüğünün kısıtlanması yine o kişinin ve toplumun sağlık veya yaşam hakkının korunması amacıyla sınırlanabilmektedir. Ayrıca, savaş hali ve olağanüstü hal gibi durumlarda da belli haklara sınırlamalar getirilmesi kabul edilebilmektedir.
Kamu gücüne insan haklarının sınırlandırılması konusunda verilen yetkiler gerek Anayasa gerekse taraf olduğumuz uluslar arası sözleşmeler ile bir takım sınırlara tabi kılınmıştır.
Öncelikle işkence yasağı mutlaktır ve bu konuda herhangi bir sınırlama veya istisnai düzenlemeye gidilemez. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, savaş hali ve olağanüstü hal gibi durumlarda dahi “kölelik ve zorla çalıştırma yasağı” ve “cezaların kanuniliği” ilkesine sınırlama getirilemeyeceğini kabul etmektedir.
Sınırlamanın kabul edildiği hallerde ise; bu sınırlamanın mutlaka kanun ile yapılması anayasal bir zorunluluktur. Tüzük, yönetmelik, Bakanlar Kurulu kararı veya benzeri düzenlemelerle insan hakları alanında herhangi bir sınırlandırmaya gidilemez. Ayrıca söz konusu kanuni düzenlemenin sınırlama konusunda Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere dayanması gerekmektedir.
Diğer yandan, sınırlamanın hakkın özünü ortadan kaldıran ve haktan pratikte yararlanılmasını imkansızlaştıran nitelikte olmaması da anayasamızın amir hükmüdür. Anayasa Mahkemesi, (26.11.1986 gün, E.1985/8, K.1986/27 sayılı karar) bir hak ve özgürlüğün amacına uygun biçimde kullanılmasını son derece zorlaştıran veya bunu kullanılmaz duruma düşüren kayıtlara bağlı tutulması durumunda, hak ve özgürlüğün özüne dokunulmuş olacağını belirtmiş; bir hak ve özgürlüğün kullanılmasını “genel olarak izin alınmasına” bağlanmasına da, hak ve özgürlüğün özüne dokunmak olarak nitelendirmiştir. (28.1.1964 günlü, E.1963/28, K.1964/8 sayılı karar)
İnsan haklarına getirilecek sınırlamaların aynı zamanda ölçülü olması da gerekmektedir. Eğer getirilen sınırlama, sınırlamaya neden olan halin gerektirdiği ölçünün ötesine taşıyorsa, söz konusu sınırlama anayasaya aykırı bir sınırlama niteliğindedir.
Haklara getirilecek sınırlamalar, sınırlamaya neden olan amacın dışında herhangi bir başka amaca hizmet edecek şekilde düzenlenemezler. Sınırlamanın amacı ortadan kalktığı zaman sınırlamanın da kaldırılması gerekir.
İnsan haklarının sınırlandırılmasının sınırları konusunda en önemli ilkelerden bir tanesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ile içeriği olgunlaştırılmış olan ve Anayasamızın metninde de yerini alan demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olma zorunluluğudur. Anayasamızın 13. maddesinde sınırlamanın sınırı olarak kabul edilen “demokratik toplum düzeni” ile amaçlanan çoğulcu, özgürlükçü, çağdaş, demokratik toplum düzeni anlayışıdır. Bu düşünce madde gerekçesinde şöyle belirtilmiştir: “hak ve hürriyetlere getirilecek sınırlamalar yahut bunlar konusunda öngörülecek sınırlayıcı tedbirler demokratik rejim anlayışına aykırı olmamalı, genellikle kabul gören demokratik rejim anlayışı ile uzlaşabilir olmalıdır.”

19 Kasım 2015 Perşembe

LOL KARAKTERLERİ 10 TANE 
Zed
YASUO
ZİGGS
ZAC
GAREN
KİNDRED
XİN SHAO
KARMA
HECARİM 
MASTER Yİ

Teknolojinin hızla geliştiği şu günlerde aldığınız bir laptop  ertesi gün modası geçmiş hale gelebilir!! Teknolojide en son çıkan ürünleri takip etmek, hepsine sahip olmak oldukça zor… Peki ya ne yapacağız? Her hafta yeni bir dizüstü bilgisayar mı almamız gerekiyor? Tabi ki hayır. İhtiyaçlarımıza ve bütçemize göre laptopumuzu seçmek en iyisi. Buyurun şu günlerdeki en iyi 10 laptop markasına bir göz atalım.

10 

DELL

En İyi 10 Laptop Markası (2015) En İyi 10 Laptop Markası (2015) dellxps15laptop
DELL XPS15
HP ve Lenovo’dan sonra Amerika’nın en büyük üçüncü bilgisayar üreticisi olan Dell, bu başarısını fiyatının ucuzluğuna borçlu. XPS serisiyle son yıllarda ön plana çıkan Dell, bazı olumsuz özellikleri nedeniyle geri planda kalıyor. Bunlardan en önemlisi ise işletim sisteminin havanın genelde çok sıcak olduğu ülkelerde yetersiz kalması.

9

ACER

En İyi 10 Laptop Markası (2015) En İyi 10 Laptop Markası (2015) acerapsirer
ACER ASPIRE R
Ürettiği Aspire serisiyle laptoplarını kullanıma süren Acer, bazı yönlerden olumlu eleştiri alsa da olumsuz yorumlar da oldukça fazla. Geçtiğimiz yıllarda dünyanın en büyük 3. bilgisayar üreticisi olarak görülen Çin merkezli Acer, bu başarısını fiyatının uygunluğu ve bilgisayar dizaynlarının göze güzel hitap etmesiyle yakalamış durumda.  Her ne kadar ürettikleri bilgisayarlar göze güzel hitap etse de touchpad özelliğindeki yetersizlikler ve ses çıkışının kötü olması onu rakiplerinden geride bırakıyor.

8

TOSHIBA

En İyi 10 Laptop Markası (2015) En İyi 10 Laptop Markası (2015) Satellite C55 A 1JXtoshiba
TOSHIBA Satellite C55-A-1JX
Eğer günlük kullanıma uygun bir laptop arıyorsanız, Toshiba sizin için en uygunudur denilebilir.Markanın internet sitesine göz atarsanız, sizin için en uygun ve basit bir laptopu kolaylıkla bulabilirsiniz.  Son çıkarttığı seriyle birlikte geçmişte yaşanan klavye ve touchpad sorunlarını bir kenara bırakan Toshiba, eğer bütçeniz biraz da düşükse sizin için en uygun laptop markalarından birisi olabilir. Özellikle Satellite C serisi, hafifliği ve dizaynıyla şu anda en gözde laptop serilerinden birisi.

7

SAMSUNG

En İyi 10 Laptop Markası (2015) En İyi 10 Laptop Markası (2015) samsungseri9
SAMSUNG Seri 9
Televizyon, buzdolabı, klima gibi pek çok ev aleti üreticisi olan Samsung, son yıllarda ürettiği akıllı telefonlarda Galaxy S serisiyle de adından söz ettirmeyi başarıyor. Ürettiği bu elektroniklerin yanında laptoplarla da başarı sağlamaya çalışan Samsung, rakiplerinin biraz daha gerisinde kalıyor. Bunun nedeni de ürettiği laptopların işletimcilerinin çok güçlü olmaması ve ses çıkışındaki yetersizlik. Eğer yine günlük kullanımınıza uygun bir laptop arıyorsanız, son dönemde ürettiği ve inceliğiyle göz kamaştıran seri 9’a bir göz atabilirsiniz.

6

HP

HP Spectre 13-h200 x2  En İyi 10 Laptop Markası (2015) En İyi 10 Laptop Markası (2015) HP Spectre 13 h200 x2
HP Spectre 13-h200 x2
1939 yılında ABD’de kurulan ve Dünyadaki en eski bilgisayar üreticilerinden birisi olan HP, eski zamanlardaki tahtından inmiş durumda. Bunun nedeni ise bugünlerde kullanıcıların laptoplarında modelleme, oyun oynama gibi daha karmaşık işlemler yapması. Asus ve Acer’i ses çıkışında ve grafik işlemcisinde alt etmeyi başaran HP, yine de laptoplarında yüksek performanslı işlemler yapmayı isteyen kullanıcılar için pek elverişli değil. Ancak HP dünya çapında çok büyük ve eski marka olduğu için müşteri ve yedek parça servisi oldukça gelişmiş bir şekilde dünyanın dört bir yanına çok iyi hizmet veriyor

18 Kasım 2015 Çarşamba

1.Kalp,tansiyon ve fiziki yetersizliği vb.hastaların doktor tavsiyesi veya kontrolü altında kullanmalıdırlar.

2.Kullanma zamanı,hızınız ve amacınızla ilgili bilinçli kullanım daha çok fayda sağlayacaktır.

3.Koşu bandının üzerine çıkmadan önce çalıştırarak hızı 1,5-2 km/h getirmeniz motorun ömrünü uzatacaktır.

4.Kullanırken mutlaka spor ayakkabı kullanın.Çıplak ayakla kullanmanız yaralanmalara neden olacaktır.

5.Üzerinizdeki kıyafetler çok bol olmamalı.(Uzun etek,paçaları uzun pantolon vb.)Haraketli düzeneğe takılabilir.

6.Emniyet anahtarı mutlaka kullanılmalı.Ani baş dönmeleri,tansiyon dengesizliği anında çok faydalı olacaktır.

7.Cihazı kullanırken yakın çevrenizdeki çocuklara dikkat ediniz. Hareketli düzenekten uzak tutunuz.

8.Çocuklar oyun gereci olarak görebileceğinden.Çalıştırılmaması için emniyet anahtarını üzerinden alabilirsiniz.

9.Acil haller dışında ani durdurmalardan kaçının,hızınızı yavaşlatarak durmanız sağlığınız için daha uygundur.

10.Yürüyüş esnasında TV izleme açınız yürüyüş yönüne dik olması daha keyifli ve sağlıklı olacaktır.

11.Katlanabilen modellerde katladığınızda tam katlanmış olmasına dikkat ediniz.

12.Bakımlarını zamanında ve gerektiği gibi yapınız.Özellikle silikon bant yağlaması motor,bant ve zemin gibi parçalar açısından önemli olduğu gibi daha keyifli spor yapmanızı sağlayacaktır.

13.Cihazınızı mümkün olduğunca tozdan ve nemden koruyunuz.Banyo ve sauna tipi yerlerde kullanmayınız.
Swarm Nedir?
7’den 70’e herkesin gözdesi olan Swarm uygulamasıyla bulunduğunuz yeri bildirerek, yakınınızdaki arkadaşlarınızı bulup onlarla iletişime geçebilmeniz mümkün. Arkadaşlarınızın nerede olduklarını merak ediyorsanız ya da bulunduğunuz bölgeye hangi arkadaşlarınız yakın bilmek istiyorsanız Swarm aracılığıyla, uzaklık mesafesine kadar kolayca öğrenebiliyorsunuz. Daha önceden Foursquare uygulamasıyla yer bildirimi yapabiliyor, mekanlara tavsiyeler bırakabiliyorduk. Ancak daha sonra Foursquare, check-in işini Swarm’a devretti ve Foursquare uygulamasını da mekan tavsiyesi aracı olarak kullanıcıların beğenisine sundu. İsterseniz Swarm uygulamasının nasıl kullanıldığını inceleyelim.
Nasıl Kullanılır?
Uygulamayı Foursquare hesabınızla, mail adresinizle ya da Facebook hesabınızla kullanabiliyorsunuz. Eğer daha önceden Foursquare kullandıysanız, yeniden kaydolmanıza gerek kalmadan o hesabınızla giriş yapıp kullanmaya başlayabilirsiniz.